İş dünyasının geleceğini şekillendiren trendler listelerine bakıldığında en çok görülen, en ortak dinamiklerin başında dijitalleşme ve dijital dönüşüm geliyor. Gerçekten de özellikle son 10 yılda dijitalleşmenin ortaya koyduğu fırsatlar ve büyük potansiyelin anlayan her ölçekte şirket bu süreci doğru biçimde kurgulamanın ve yürütmenin yollarını arıyor. Bunun yanı sıra dünyamız, tarihinde hiçbir dönemde olmadığı kadar fazla sayıda teknolojinin aynı anda olgunlaşmasına, iş dünyasının hizmetine girmesine şahit oluyor. Şöyle bir düşünün: Yapay zekâ, büyük veri ve analitikten robotiğe, artırılmış gerçeklikten 4 boyutlu baskıya kadar birçok teknoloji fark oluşturmak isteyen şirketlerin emrine amade ve gelişim hızlarını artırarak sürdürüyorlar.

Şirketler, bu teknolojileri ihtiyaçları çerçevesinde kullanmanın doğru yollarını ve yöntemlerini bulma sürecinde ilerlerken hayatımıza giren Covid-19 ile birlikte dijitalleşme trendinin oldukça hızlanacağı da bir gerçek. Birçok şirket Covid döneminde çok radikal biçimde değişen müşteri davranışları, tedarik zinciri kurgusu ve çalışma biçimine refleks verebilmek adına normalde yıllar sürecek dijitalleşme hamlelerini birkaç hafta içerisinde yapmak durumunda kaldı. Yapılan birçok analize ve araştırmaya göre de bu adımların büyük bir kısmı kalıcı olacak ve dijital dönüşümün ivmesi git gide artacak.

Maliyet, çeviklik ve adaptasyonun öne çıktığı dünyada yönetilen servisler alanı da hareketleniyor

Bu dönem, son yıllarda şirketlerin dijitalleşmede en önemli stratejik kaldıraçlarından biri olan yönetilen servisler (managed services) yaklaşımının da daha önem kazanmasına zemin hazırlıyor. Daha fazla verimlilik elde etmek ve maliyetleri daha uygun seviyeye getirmek amacıyla altyapıların, platformların ve teknolojik unsurların dış kaynaklardan kullanılması modeli olarak tanımlanabilecek olan yönetilen servisler, son 10 yıldır iş dünyasının dijitalleşme sürecinin önemli bir kilometre taşı olarak görülüyordu. Covid sonrası dünyada ise yönetilen servislerin çok daha önemli bir rol oynaması kaçınılmaz.

Neden Yönetilen Servisler?

Yönetilen servislerin geleceğine dair yapılan birçok araştırma, bu alanda ciddi bir potansiyel olduğunu gösteriyor. Pazar analizi şirketi Markets and Markets’ın çalışmasına göre dünyada yönetilen servisler pazarı 2025 yılı itibarıyla 329,1 milyar dolarlık bir hacme ulaşacak. Bu hacim Covid sonrası dünyada daha da artma potansiyeline sahip. Benzer dinamikler ülkemizde de görülüyor. IDC’nin gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre Covid sonrası BT bütçelerindeki dağılma trendi incelendiğinde katılımcıların yüzde 44’ünün bütçelerin seçili alanlardaki dijital girişimlere kaydırılacağını, yüzde 29’unun CAPEX harcamalarını OPEX’e çevirme yönünde aksiyon alacağını, yüzde 21’inin maliyetleri azaltmak için otomasyona gitmeye niyetli olduklarını görüyoruz. Yani özetle daha verimli ve rekabetçi olmak ve maliyetleri daha uygun hale getirmek, kurumlardaki yatırımların temelini oluşturacak. Bu da yönetilen serişlerin öne çıkmasını kaçınılmaz kılıyor.

Adaptasyon

Elbette ki yönetilen servislerin yükselişinde tek neden maliyet-verimlilik dengesi değil. Son dönemde hızla değişen ve çeşitlenen teknolojik gelişmeler şirketlerin adaptasyonunu da zorlaştırıyor. Özellikle yerleşik şirketlerde mevcut altyapıların dönüşmesi ve kapalı devre sistemlerin güncellenmesi hiç de kolay bir süreç değil. Çoğu şirkette uzun zamana yayılan ve karmaşık süreçler gerektiren bu tür dönüşüm faaliyetleri tamamlanmadan üzerinde düşünülen teknolojiler ve platformlar değişmiş, yenilenmiş veya güncellenmiş oluyor. Bu noktada altyapıları, platformları ve uygulamaları kurum dışında bir noktadan tedarik etmek ve olası her yeniliğe anında adapte olabilmek çok ciddi bir rekabet avantajını da beraberinde getiriyor. Şirketler gerek teknik gerekse yönetimsel konuları yönetilen servisler iş ortaklarına bıraktıkları ve servis seviyesi anlaşmaları ile bunları sürekli kontrol ettikleri için kendi ana işlerine odaklanma şansı buluyorlar.

Adaptasyonda diğer öneli bir nokta da hızla değişen regülasyonlara ve iş modellerine uygun sağlama becerisi gösterebilmek. Özellikle Covid sonrasında bu konuda ciddi bir değişim olması bekleniyor. Yeni regülasyonlara uymak, ekosistem ve sektörel boyuttaki değişimlere ve çalışma biçimlerine anında adapte olabilmek da çok önem kazanıyor.

Ölçeklenebilirlik

Özellikle talebin hızlı değiştiği dönemlerde ölçeklenebilir bir altyapı ve uygulama yapısına sahip olmak büyük bir avantaj. Örneğin Covid döneminde streaming servislere muazzam bir talep artışı görüldüğünde bu konuda önetilen servisler altyapısını kullanan oyuncuların yeni talebe adapte olmaları çok kolay olurken, kurulu yapılarda ciddi kapasite sıkıntıları çıktığına şahit olundu. Gerek dönemse gerekse düzenli talep artışlarında yönetilen servisler ciddi bir esneklik ve çeviklik sağlayarak şirketlerin değer tekliflerini güçlendirmelerine ve hizmetlerini kesintisiz sürdürmelerine imkân sağlıyor. Ayrıca en güncel teknolojinin kullanılması ve sürekli gelişim ile yapıların güncel tutulması imkânı da yakalanıyor.

Yetenek ve beceriler

Teknolojinin bu kadar hızlı güncellendiği ortamlarda yetenekli işgücü de çok önemli bir darboğaz oluşturuyor. Özellikle yeni alanlarda yetenekli işgücünü bulmak, çekmek ve geliştirmek hem zor hem de ciddi maliyetleri olan bir süreç. Örneğin siber güvenlik alanında belirli dikeylerde uzmanlık son derece kısıtlı ve birçok şirket bu uzmanları elde etmek için kıyasıya bir yetenek savaşına girmiş durumda. Bu noktada yönetilen servileri ciddi bir avantaj ortaya koyuyor. Bu yeteneklerin ve beceri setinin elde edilmesi ve sağlanması yönetilen servisi sunan işi ortağının sorumluluğunda olduğundan ve yetenek seviyesi de servis sevişesi anlaşmalarla taahhüt altın alınabildiğinden bu konuda da ciddi bir avantaj elde edilebiliyor.

Maliyet ve kaynak tasarrufu

Covid dönemi sonrasındaki toparlanma ve büyüme süreçlerinde en temel ihtiyaçların başında CAPEX’den OPEX’er yani sermaye yatırımlarından operasyonel modele dönmek ihtiyacı geliyor. Şirketler ellerindeki kıt kaynakları teknolojik altyapılara gömüp bunların işletimiyle uğraşmak yerine bunları kiralama modeliyle daha uzun zamana yayılan bir maliyet kalemi haline getirmenin avantajını yaşayabiliyor. Böylece eldeki kaynaklar başka alanlara aktarılarak ve kaynak planlaması daha etkin biçimde kurgulanarak ciddi bir rekabet avantajı ve büyüme hızı yakalanabiliyor.

Son 10 yıldır ivmesini artıran, rekabet ve yeni modellerin öne çıkmasıyla beslenen yönetilen servisler konsepti Covid sonrası yeni dünyanın gerektirdiği çeviklik, yenilikçilik ve maliyet kontrolü dinamikleri ışığında daha da hızlanacak gibi görülüyor. Yönetilen servisleri doğru konumlandıran şirketler bu dönemde ciddi bir rekabet avantajı yakalama ve ana işlerine odaklanarak ciddi bir verimlilik sağlama avantajına sahip olacak.

Benzer İçerikler

Tüm Hakları Saklıdır – © Netaş Telekomünikasyon A.Ş. 2020